Evin eski kapısı cılız ve yavaş bir vuruşla tıklandı. Şömine karşısında kitap okuyan yaşlı kadın başını kapıya çevirdi ve usulca sandalyesinden kalktı. Bacaklarının ağrısı yüzünden yavaş hareket ediyordu. Romatizmaları ona dışarıdaki havanın oldukça sert olduğunu anlatır gibiydi. Zinciri çözmeden kapıyı açtı ve aralıktan göz attı. Gelen torunu Roland’dı. Ağlamaktan gözleri kızarmıştı ve soğuktan oldukça üşümüş olduğu beden diline yansıyordu. Yaşlı kadın hemen kapıyı kapatıp zinciri çözdü ve çocuğu içeriye aldı. Çocuk uzun bir süre içinde tuttuğu gözyaşlarını yaşlı kadının kollarına bırakıyordu. Kadın onun bu haline öyle üzülmüştü ki, bacaklarının ağrısını unutup küçük çocuğu kucakladı ve sımsıkı sarıldı.

Yavaş adımlarla koltuğa doğru yürüdü ve çocuğu yanına oturttu. Çocuk onu hiç hiç bırakmak istemiyor gibi sıkıca sarılmaya devam etti. Kadın çocuğun bakışlarını yakalamaya çalıştı. Göz göze geldiklerinde bakışlarındaki öfke dolu hüznü görmüştü. Şefkatli bir ses tonuyla “Ne oldu Roland?” dedi. Çocuk bakışlarını kaçırdığında kadın olanları anlamıştı. Çünkü bu ilk kez olmuyordu. Roland cılız ve ağlamaklı bir ses tonuyla “Babam…” dedi. Cümlesine devam edemeden gözyaşlarıyla büyükannesine sarıldı. Yaşlı kadının adeta yüreği parçalanıyordu.

Roland yaşlı gözlerle büyükbabasının resmine bakıyordu. Büyükannesi o bakışları gördüğünde Roland’ı yeterince anlamıştı. Tıpkı kendisi gibi torunu da onu özlüyordu. Boğuk bir sesle “Onu sen de özledin değil mi tatlım? Evet biliyorum, ben de öyle. Eğer o bizimle olsaydı her şey çok farklı olabilirdi.”

Roland daha önce onlarca kez eve sarhoş gelen babası tarafından dövülmüş ve sokağa atılmıştı. Ancak bu güne kadar büyükannesine ikinci gelişiydi. Babasından korktuğu için geceler boyu sokakta kalmıştı. Ama bu sefer durum farklıydı. Roland annesi için endişeleniyordu.

Büyükannesi Roland’ın gözyaşlarını sildi ve tatlı gülümsemesiyle “Şimdi balkona geçip sıcak çikolata içmeye ne dersin tatlım?” dedi. Onu rahatlatmaya çalışıyordu. Roland’dan cevap gelmedi. Elini tuttu. “Haydi bakalım, bu yaşlı kadına balkona çıkması için yardım et.” dedi. Roland gönülsüz bir hareketle büyükannesinin yaşlı, kırışık elini tuttu. Balkona doğru yavaş adımlarla yürüdüler. Büyükannesi Roland’ı oturttu ve “Bekle de sana bir battaniye getireyim. Bir de sıcak çikolata tabi.” dedi gülerek. Roland sandalyeye oturdu.

Tüm ışıklar gecenin bu geç saatinde sönmüş, gökyüzü sanki geceyi aydınlatıyordu. Roland yüzünü gökyüzüne çevirmiş, parlayan yıldızları izliyordu. Düşündüğü tek şey sonsuzluktu. O sırada balkona elinde sıcak çikolata ve battaniye ile büyükannesi geldi. Battaniyeyi Roland’ın üzerine örtüp sıcak çikolatayı verdikten sonra yavaşça yanına oturdu. Roland gözlerini yıldızlardan ayırmıyordu. Düşünceli olduğunu gören büyükannesi “Sana bir hikaye anlatayım Roland. Şimdi gökyüzüne bak ve ne olduğunu söyle.” dedi. Roland gözlerini yıldızlardan ayırmadan “Milyonlarca yıldız.” dedi. Büyükannesi de gözlerini yıldızlara çevirdi ve hikayeye başladı.

“Eski bir Mısır inanışına göre yıldızlar hayatları temsil eder. Yani, gördüğün her bir yıldız, dünya üzerinde bir hayatı simgeler. Mısır’da kimileri yıldızların sonsuzluğuna inanırken, kimileri dünya üzerinde yaşayan hayat kadar yıldız olduğunu savunuyordu. Bir insan öldüğünde  bir yıldız kayar, bir insan doğduğunda ise bir yıldız daha gelir gökyüzüne. İşte büyükbabanı kaybettiğimiz gece, bu balkona çıktığımda böyle bir hava vardı. Ve gökyüzüne baktığımda bir yıldızın kaydığını gördüm. Ne derece doğru bilemem ama belki de o yıldız büyükbaban için kaymıştı Roland.”

Roland büyükannesinin yüzüne baktı. Büyükannesi bir an için o öfkeli bakışlardan ürkmüştü. İçini bir korku kaplamıştı. Ufacık bir çocuğun gözlerinde nasıl böyle bir öfke olabilir diye düşündü. “Bunlar tamamen saçmalık. Ben çocuk değilim büyükanne. Bu güne kadar birçok insanın yaşadığından çok daha fazla şey yaşadım. Yeterince olgunlaştım.”

Roland’ın bu tepkisini beklemeyen büyükannesi şaşkın gözlerle Roland’a bakıyordu. Roland ani bir hareketle ayağa kalkıp içeriye girdi. Yatağa girdiğinde pencereden dışarıya bakıyordu. Yıldızlar hala aynı parlaklıktaydı. Her ne kadarbüyükannesine öyle dediyse de çocukça aklı hikayede kalmıştı. Gözlerini kaparken bu hikayeyi düşünüyordu.

Devam edecek...

0 yorum:

Yorum Gönder

Full Dark, Two Stars

Küçükken büyükannesinin anlattığı hikayeye inanmamıştı. Ama 15 yıl sonra hiç beklemediği bir şey başına gelmişti. Roland artık dünyada yalnız olduğunu düşünüyordu. Neler olduğunu bilmiyordu ama öğrenmeye kararlıydı. Belki de yalnız değildi...

Yazarlar
Tunca, Erdem - Uluduz, Emir